Medyum, Medyumlar, Medyum Tavsiye
Ana Sayfa / Medyum / Öze Dönüşle Medyum Olmak

Öze Dönüşle Medyum Olmak

vrenin her dilini kullanarak söyleyebilirim ki zor bir meşgaledir insan olmak, insan olduğunu anlamak,insan olarak kalmak…

Bu öyle bir çaba ki tüm dna larına yüklenmiş, hayvanlardan yahut diğer canlılardan alınan öğretileri tamamıyla kazıyıp akıldan, Tanrı denilen yoğun ışığa yada bir kozmosa öyle katışıksız bağlı kalacaksındır ki  insan olabilesin  bir medyum kadar…

Bilinen en görkemli medyum Nostradamus’tu sanırım. 500 yıllık 1000 yıllık öngörülerde bulunabildiği iddaları durmaksızın devam eder, sosyal medyada yahut toplumun hala diğer parçalarını küçük aile sohbetlerinde önemseyerek konuşma mücadelesinde kalabilen insanların kütüphane evrakları arasından.

Ne kadar üzücü ne kadar mutlu edici bir yüzyıldır bilinmez lakin bir gün sonrası için olan öngürülerimizle kurtarabiliyoruz yakamızı engizisyondan. Yani konusulabilen bir yüzyılda oldugumuz gerçeğini inkar edemiyor olusumuzu kanıtlamıyor mu sokak arası kahvelerde medyum edalarında etnik kökeni sosyal ekonomiye göre değişken falcılarımız.

En azından cadı, seytan değilde falcı yada medyum yada ilim adamı diyebilmenin serbestisi ile severek anlatabiliyorum suan gerçek medyumluğun ana dil kitabını.

Ama medyumluğu anlatmadan önce hatta medyumluğu anlatabilmenin en güzel yolu olan insan olmanın ne olduğunu belirtmeliyim kendi özgür penceremden.

İnsan ne muhteşem bir deyiştir, aralanınca kutsal kitaplar yahut bilimin başlığıyla olan tüm tezler, iddalar.

Bizler insan şeklinde tanımlarken kendimizi hayatta insanın ne oldugunu tam anlamıyla bilmiyor olabilirmiyiz acaba…

Yani nedir bir insan kimdir sorusuna cevap bulacak kadar sorguluyormuyuz hayatta varlığımızın anlamanı?

Sorgularken mi anladık yoksa caanım pazartesi sabahının işkence olduğunu?

Sevmediğimiz işimize zorundalıklar arasında bırakarak kendimizi, işe gitmemiz nedenli bir insanlık tanımı olabilir ki?

Mutlu olmakmıdır insan olmak?

Mutlu etmek midir?

Toplum kurallarına uyarak genelekler şeması içinde mi çizmeli insan olmanın resmini?

Yazılan tüm kutsal kitapların ana temasında demez mi Tanrı benim bir parçamsınız diye?

Sizce muhteşemliğiyle övündüğümüz Tanrı kendinin bu kadar mutsuz bir yaşam parçasından mutluluk payı çıkarır mı?

Toplum ile öğrendiğimiz tüm kavramların kaoslarına hazır kendimizi kaptırmışken, başkalarının, hayvanların ve diğer tüm canlıların yaşam alanını küçülterek, bir süre sonra yok etmek serüveni değilmi bu yaşam kaygısı?

Güzel araba, köşk, üretimi emeğinden fazla kıyafetler, tüm bunlar için olmuyor mu zorundalıklar?

Sahi en son ne zaman gerçekten yaşadığınızı hissettiniz özgür olarak?

Ne zaman gerçekten tüm benliğinizi bir bir başkasına kaptırarak kendinizi aşık oldunuz?

Aşık olduğunuz bir sanata koşulsuz soyundunuz?

Bir başkasının gülümsemesi neden senin gerçekten gülmene sebebiyet vermedi?

En son ne zaman Tanrına gerçekten kendini mutlu ederek teşşekkür ettin?

Medyumluk, keşişlik, alimlik toplumun ürettiği sıfatlar sadece…

Belkide insan olma erdemini en çok onlar biliyorda söylüyorlar bize…

Medyum; namı değer gelecekden yada diğer boyutlardan haber veren zat?

Varlığını beşten fazla duyuluryla anlatan kişiler…

Bir insan bir medyumla karşılasınca sizce ne sormalı?

Bir Türk olarak “ne olacak bu türkiyenin hali değil elbette- ki bu en son 90 lı yılların sorusuydu. O yıllardan bugünlere sadece ne olacak benim halim miras kaldı”

Yani bizden artık toplum soruları değilde,

Ne zaman evleneceğim? Beni gerçekten seviyor mu? Büyü mü var üzerimde (ki herkesin kesin vardır, hiç olmasa bu nazardır) ? kariyerim ne olacak? Vs vs. bu sıra sorularında farkedeceğiniz ilk şey “ben” odaklı sorulardır…

Yaşadığımız toprakların medyum kültür zenginliği dolayısıyla benim de görüştüğüm bir medyum olmuştu. Aslında benden çok anne başta olmak üzere evin kızlarının bir merakını giderme çabasıydı tüm maddi anlaşmamız medyum olarak kendini tanıtan yaşı ülkenin emekli yaşına denk sayılabilecek bir kadınla. Ek gelir diyemiyeceğim bir meblağ idi ama hakkını vermeliyim olmuş veya olacak söylediği çok şey örtüşüyordu.

Benim aklıma ilk önce bir insanın kendini budenli cesur bir sıfatla tanıtma isteği nedendir sorusu gelmişti?

Yani 16. Yüzyılda değiliz elbette bir iki gelecekten  havadisle kendimizi meydanda cadı diye yaktıralım ama ne cesur bir ifadedir birilerine ben bilebilirim geleceği demek. Bunu dediklerine medyum olduğunu inandırmak. Dediğim gibi merakımın dozajını en yukarıya taşıyan bir cesaret gösterisi diye düşünüyorum hala.

Aklıma gelen ikinci soru ise o yani medyum neden medyum da ben değildim?

O neden bilebiliyor bizim bilemediğimiz şeyleri, yahut sadece bizim bilebileceğimiz şeyleri?

Nasıl bu denli lisanı olabiliyordu duygularımın?

Onu bu kadar özel yapan neydi?

Yıllarca bu sorunun cavabını aramış durmuşumdur. Elbette çok kesin yargılara varamayacağım bulgularım oldu ama sorunun kendisi cevabını önemsizleştirdi sanırım?

Yani belki de o medyum olarak özel değildi? Belki bendeydi sorun?

Çok sevdiğim bir lise hocam bana herkes özeldir demişti.

Bende herkes farklıdır demiştim.

Oda bana farklılık özelliktedir demişti. Uzun süre sonra anladım kastını.

Medyumluk özelliğinden öte benlik özelliklerinden bahsediyordu. Elbette ki bunu anlamama dönemime denk gelen bir zamandı o medyumun benden farklılığını sorgulayışım.

Medyuma bir ilahi kudret inmemişti yahut bir melek havadis vermemişti?

Onu özel kılan şey yoksa beni ondan eksik bırakan ne olabilirdi ki? Diye sorguladığım sıralarda bilime biraz merak sararak boyutlar arası yolculuk yapmanın mümkünatını ileri süren sosyal medya belgesellerine takılı kaldım. Sonra kabileleri araştırırken şaman kültürünün mirasını kabul edip etmeyenlerin farklılıkları olarak tanımlamaya çalıştım. Yani bir aborjin olmak gibiydi herşey.

Her şey özdü belkide. Özde kaldığı zaman özeldik bir medyum kadar.

Medyum olmak herkesin harcı olabiliyordur belkide. Bilimin kanıtladığı boyutların arasında seyahat ederken belki buluyoruz aklımızdan geçen bir şarkının dolmuşta aniden çalmasını, hatırladığımız bir filmin tv de o gün yayınlanmasını, bir başkasının düşündüğünü söylediğimiz anların manasını.

Aslında herşey bilimseldi belki.

Öyle bir bilimsellik ki bu sicim teorisi ile bir olmayı ve  bütün olmakla kıyaslayarak ruhumuzu doyuracak ve bizde birer medyum öngörüsünde olabilecektik. Rüyalarımız bir astral seyahat havasında, konuşmalarımız telekinezi yapmakla kısalacaktı.

Bazı bilim adamları varlık bilincinin, ruhun yada aklın geleceği görerek yaşadığını ön sürerek, “ e ben bu kötülüğü bile bile mi kabul ettim” sorusuna tercihlerimizle ve deneyimlerimizle varırız cevabını verebiliyorlar. Ama dediğim gibi kanıtlanmamış bir tezdir buda.

Peki aslolan gerçeği nasıl bulabilir insan?

Yaşam kaygısını gidermek için bir medyuma sorarak mı, istihareye yatarak mı yoksa “o böyle yaptıysa bende böyle yapayayım inancıyla planlı yaşayarak mı?

Tezler bütüğünlüğünden ileri gitmeyen bilim ne kadar ışık olabilir yolumuza?

Gelenekler ne kadar elimizden tutabilir bir yasak aşk sloganına boğulduğumuzda?

Sistematik yaşam buhranıyla kölelik psikolojisinden çıkamamakla mı?

Tanrım! ne dir bizi medyumlara ihtiyaç bırakmayacak şey?

6. his diyerek tüm yaşamımızın belirli anlarında olan öngörülerimizin manasını bilmek daha samimi geliyor bana. Çünkü tüm hayatımıza bir göz attığımızda düşüncelerimizi anlatabildiklerimiz bile hissedemeyebilir bizim kadar aslolan isteğimizi. Yıllarca beraber yaşadığın insan bir an yabancı gelebilir sana ve yalnızlığını sorgulamaya gidersin.

Sonra yaşamın akışına kapılıp bir başkasının yanlızlığında kendini bularak, paylaştığın yanlızlık seromanisini evrimini tam olarak tanımlamadan toplumda diğerlerinin düşünceleri ve yargıları üzerinden yeni isteklerin olur, yeniden anlaşılma mücadelesi, anlaşılamama korkusu, yalnızlık korkusu derken ödünler verirsin, isteklerin azalır, yeni bir sen türer belki, kendine yabancılaşarak artık falcılara medyumlara kalır bir sonraki adımın?

Halbuki insan ilk olarak tutsa yanlızlığının ucundan ve o yalnızlığında önce kendini tanımlasa, bilse ne ve kim olduğunu, gerçekten ne istediğini, vicdan kalp ruh adı herneyse duygularının bütünlüğüne kapılarak hayal ettiği bir hayatı yaşasa, gerçek kaynağa yüce ışığa ulaşmış olmazmı?

21. yüzyıl akımıyla başlayan New Age’in geldiği en son nokta melek rehberleri olmadımı, şuan bunu meslek edinerek, yol götericiliği uhreviyatına uzak veya yakın kişilere dökmüyormuyor muyuz pazartesi işkencesi diyerek  gittiğimiz askeri hizmet kadar zorunlu hale getirdiğimiz işimizden kazandığımız parayı?

Her yeni bir ulvi çağrıya kabarırken kulağımız-ki bundan kimin nasıl, hakederek yahut etmeyerek nemalacağını önemsemeden, koşar adım almıyormuyuz kitaplarını, kadın programlarında takip etmiyormuyuz, cd lerini almıyor muyuz?

Sizce bir başkasının özdeyiş sanrılarına kaptırmak yerine artık kendimize inanmanın sırası değilmidir.

Medyumluk bilimseldir en az insanın var oluşunun bilimle örtüşmesi kadar.

Medyumluk vücut diline ait tüm duyularını gerçek (kaynak) olana dayayarak hissederek bilen kişidir.

Medyum olmak kainatın şarkılarına ritim tutmaktır.

Boyutları anlamak, evrenin çözümlemesine ulaşmak tiyatrosudur.

Kişisellikten çıkarak tarihe ismini kazımış bir çok insanın gelecek dünya sistemleri içinde sosyolojik kalıplı cümlelerinin olması da bir medyumluk çağrısı değil midir?

Tam olarak söylemeye çalıştığım fikir deryamda ana tema biraz daha ruhumuzu dinleyerek, kendimizi bir sayıp daha sonra bütüne adayarak, Tanrı, ışık, uzaylı adı herneyse inandığın kutsal ruhun tüm yaşamında kaç defa sana seslendiğini duyarak, anlamasanda hissederek ulaşılabilir bir medyumluk sıfatına…özümüzde medyumsak hepimiz özümüze dönmemiz gerekmez mi bir medyuma, falcıya koşacağımıza…

 Ama bizim lüks mağaralarımız, lüks oyuncaklarımız daha önemli değil mi?

Maya ve astek kültürlerin, mısırlıların şuan hala ulaşamadığımız teknoloji ile yaptıkları eserlerin astronolojik anlamlarını sınamak önemsiz, kainatın bir dili bir tini olduğu gerçeğini yadsımak  bizim için kolay iş.

Zor olan insan olmak, insan olduğunu anlamak, insan kalmak…

Kolaya kaçarak yine biz falcılara medyumlara sığınalım…

Bir önceki yazımız olan Şifa Veren Medyumlar başlıklı makalemizde şifa veren hoca, şifa veren medyum ve şifa veren medyum hoca hakkında bilgiler verilmektedir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

×