Medyum, Medyumlar, Medyum Tavsiye
Ana Sayfa / Genel / İslamda Gizemcilik ve Hızır

İslamda Gizemcilik ve Hızır

İçte gizli olana değer veren anlamındadır.Kur’an-ı Kerim’in sözlerinde Arapça bilen insanın anlayabileceğinin çok daha ötesinde ALLAH bildirimleri ve buyrukları vardır. Ancak Allah’ın özel anlayış gücünden nasiplendirdiği kimi sevgili kulları anlayabilir.
HZ HIZIR KİMDİR?
Hz. Musa döneminde yaşamış ve hikmet ve ilim sahibi bir kişidir. Kur’ânı Kerîm’de, Hızır (as)’in isminden açıkça bahsedilmez. Ancak Kehf Sûresi’nin 60-82. âyetlerinde yer alan Hz. Musa ile ilgili kıssadan ve  bizzat Peygamber Efendimizden gelen sahîh hadislerde bu şahsın Hızır olduğu açıkça belirtilmiştir ( Buhârî, ilm 16, 44, Tefsîru’l-Kur’ân, Tefsîru Sûrati’l-Kehf 2-4; Müslim, Fedâil 170-174).
Dara düşüldüğünde,çaresizlik hissedildiğinde insanüstü gizli bir gücün yardımına duyulan ihtiyaç bu kültürü günümüze kadar taşıyan sebeplerden biridir.H er daim mevcut olan ilahi yardımın,semavi kurtarıcı şeklinde kişisel bir görünümü olmuştur Hızır.
Halk arasında anlatılan efsane,destan ve hikayeler incelendiğinde Hızır ın görünümüne dair ortak bir portre çıkar.Buna göre çoğunlukla ak sakallı,nur yüzlü,fakir yada dilenci kılığındadır.Kendisini genellikle tanıtmaz.Kim olduğu hep sonradan anlaşılır.Bazen yeşil bazen beyaz elbiselidir.Eski Türk inançlarında ise boz ata binmiş olarak tasvir edilir.Hacı Bektaş ın cenazesine yüzü yeşil bir peçe elinde mızrağı boz at üstünde geldiği hacı bektaş ın Vilayetnamesi’nde geçer.Dede Korkut hikayelerinde de boz atlı hızır a rastlarız.
Anadolu da hemen her yerde hızırla karşılaşma,yardım alma hikayelerine rastlanır.o HZ Muhammed ve HZ Ali den sonra en çok dua edilen semavi kişiliktir.
Hızır ın zor kalanlara yardım ettiğine,felaketlerde halkın yardımına koştuğuna,bolluk,bereket getirdiğine;savaşa,yolculukta yardım ettiğine ve iyilik yapanları ödüllendirip kötülük yapanlara ceza verdiğine inanılır.
 YETİŞ YA HIZIR
En temel işlevi ise insanları en zor durumda  yetişip kurtarması,türlü felaketer karşısında bir kurtarıcı rolü oynamasıdır.Hepimizin bildiği ‘’KUL SIKIŞMAYINCA HIZIR ERİŞMEZ’’  ‘’HIZIR GİBİ YETİŞTİ’’ gibi söylemlerde açıkca ortaya çıkar.
Yetiş ya hızır çağrısıyla en sıkıntılı anlarda seslenildiği gibi onun gelmesi için özel dualar da edilir.Yardım isterken Anadolu da okunan  Hızır-ilyas duası ile ilgili bir duada şudur;
Allah  dedim kale yaptım
La ilahe illallah dedim kilit vurdum
Muhammeden resulullah dedim mühür bastım
Ya Latif ya Vedud la ilahe illallah ya Hayrel Halas
İmdadıma yetiş hızır ilyas
 HIZIR KİMDİR?
Yüzyullardır hızırla karşılaşma,onun bolluğundan,bereketinden nasiplenme  veya Hızır’ın tam zamanında yetişip   kurtarması hikayeleri halk arasında anlatılıp durmuştur.
Hızır ile ilgili en yaygın düşünce ise onun ne zaman ve hangi kılık ve kişilikte insanın karşısına çıkacağı bilinmediği için ihtiyacı olanları geri çevirmemek ,her gelen misafire hizmet etmek şeklindedir.Hızır ın kim olduğu ise çoğu zaman sonradan anlaşılır.
Hızır ın kim olduğunun ilk başta belli olmaması nedeniyle ‘’HER VAKTİNİ HAZIR BİL,HER GÖRDÜĞÜNÜ HIZIR BİL’’sözü herkese aynı saygı ve yardımın gösterilmesi anlayışının ifadesi olarak sıklıkla kullanılır.
Hızır ın kimliğinin sonradan ortaya çıktığı hikayelerden en bilinen örnek KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN ın Hızır la karşılaşmasıdır.
HIZIR IN ÖZELLİKLERİ
Zor durumlarda yardım etme
Bereket getirme
İyileri ödüllendirme kötüleri cezalandırma
Savaşlarda yardım etme
HIDRELLEZ
Hızır ve ilyas kültürünün yansıması olan hıdrellez türk dünyasında yaygın bir kutlamadır.Hızır ve İlyas’ın yılda bir kere bir araya geldiğine inanılan bu önemli güne yönelik çeşitli inanmalar ve pratikler halk arasında eski dönemlerden günümüze dek canlılığını kaybetmemiştir.
Eskiden RUZ-İ HIZIR denilen bu güne HIZIR-İLYAS günüde denir.Hıdrellez ismide Hızır İlyas kelimelerinin birleşiminin halk arasında değişime uğramış telaffuzundan oluşmuştur.
EN BÜYÜK MÜRŞİT HIZIR
Tasavvuf çevrelerinin genelinde,Musa Peygamber şeriatı,Hızır ise hakikati temsil ettiği için daha üst bir mertebede görülür.Musa Peygamber in Ledüm ilmi sahibi kişiden bu ilmi öğrenmek istemesi onun mürşidi olduğu yönünde değerlendirilmiştir.
Bu eğitimde müridin hatalara düşmesine,yanlış yollara sapmasına engel olacak bir mürşide muhakkak ihtiyaç vardır.Batıni sembollerin öğretinin anlaşılabilmesi ancak mürşidin rehberliğinde mümkün olmaktadır.
Mürit talep etmeden,çaba göstermeden mürşidin eğitimine girmesi mümkün değildir.Musa Peygamberin SANA TABİİ OLABİLİR MİYİM ? sorusu da bunu açıkça ortaya koyar.
Kıssada Hızır ın Musa Peygamberden tek istediği kendisi açıklamadan soru sormamasıdır.Mürşide,sorgulamadan teslimiyet tasavvufi çalışmaların en temel kurallarının başında yer alır.Hızır ın Musa Peygamber eöğütlediği  SANA İÇ YÜZÜNÜ ANLATMADIKÇA BANA HİÇBİRŞEY SORMA şeklindeki sözü ,tasavvufta teslimiyetin özü olarak değerlendirilir.Sorgulamamak aklını mantığını devre dışı bırakmak değildir,bazı hakikatleri tam anlamıyla idrak etmek,müridin sahip olduğu realitenin dışına çıkabilmesini gerektirir.
Mürşit-mürit ilişkisinde aklın,bilginin,nefsin oyunlarına gelmeden sabırla yola devam edilir.Sabır pasif değil aktif bir uygulamadır.Sabır,insanı ruhen olgunlaştırır,geliştirir ve güçlendirir.Bunu gerçekleştirmek ruhsal bir olgunluğa ve ruhsal bir güce sahip olmayı gerektirir ve bu uygulandıkça bu güçler daha da artar.
Ahlak ilkelerine göre ya da Hızır ın işaret ettiği  gibi sadece görünene göre yargıda bulunmanın her zaman gerçeği gösteremeyeceğini bilmemiz gerekir.
GİZEMCİLİK (Gnostisizm) 
Gizemci ve çileci öğretiye göre Allah(Tanrı), doğru biçimde ancak birtakım kişilerin sezgisiyle bilinebilir. Gizemcilik, Hristiyanlar arasında 2.yüzyıldan sonra ortaya çıkmıştır. Hristiyan inancındaki ilk sapkın öğretidir.
Gizemci anlayışa göre Tanrı, akıl ve ilimle değil ancak aşkla bulunur ve bilinir. Kitaplarla, araştırmalarla elde edilen bilgi yerine sezgi, rüya, ilham ve perdenin açılması(keşf) yoluyla bilgi elde edilir. Bu bilgiye irfan ve marifet(bilinircilik) de denir. Mistikler bilgi edinmede normal duyumsal, deneysel, rasyonel ve bilişsel süreçleri değerli bulmazlar. Bilgi edinmeyi mistik deneyime ve akıldışı gizemli bir sezgiye bağlarlar.
Bu sezgisel yöntemle madde dünyası aşağılanır, ona ilgisiz kalınır. Onlara göre, madde özü itibariyle kötüdür. Maddenin kötülenmesi beraberinde insan bedeninin de aşağılanmasını getirir. Bu ise, çileci yaşamı ve ruhbanlığı ortaya çıkarır.
Mistik anlayışa göre, dinin ve bilginin kaynağı, vahiy ve akıl değil, tarikat önderlerine gelen ilhamdır. İnsanlar; sıradan halk(avam) ve tarikat seçkinleri(havas) diye sınıflara ayrılır. Evliyalar, pirler, abdallar, gavslar, kutuplar, mürşitler, üçler, yediler, kırklar, erenler, azizler, ruhaniler, kurtarıcılar, müritler, kurbanlar, sofular… Sıradan gördükleri halkın(avamın) tarikatçı seçkinlere(havassa) mutlak itaatini öngörürler. Mistik öğretilere göre tarikatçı seçkinler(havas) insanların kalplerinden geçen dahil, her şeyi bilirler.

Bir önceki yazımız olan Cinler Var Mı ? başlıklı makalemizde cin, cinler ve cinler alemi hakkında bilgiler verilmektedir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

×